Peki bunu biliyor muydunuz?
Pelvik konjesyon sendromu tıpkı bacaklardaki
varis hastalığı veya erkeklerde testis çevresinde görülen varikosele benzer. Yani o bölgedeki
toplardamarların çalışmasında bir sorun vardır ve kan kalbe doğru ilerlemesi
gerekirken geriye doğru kaçar. Damarları vücudumuzdaki otoyollara
benzetebiliriz. Dört şeritli bir otoyolun üç şeridinin tersine aktığını
varsayalım böyle olunca, bitmek bilmez bir trafik yoğunluğu yani "konjesyon" gelişir. Pelvik konjesyon sendromunda rahim, yumurtalıklar
ve tüplerin etrafındaki toplardamarlarda anormal bir basınç artışı ve genişleme
olur ve bu durum kronik ağrılara sebebiyet verir.
Kadınların bir kısmının bu şekildeki karın ağrıları nedeniyle sürekli doktor doktor gezdiğini fakat tanı konusunda çoğu merkezde yetersizlik bulunduğunu ve bazı hekimlerin ise tanı alınsa dahi bu hastalığın tedavisi konusunda ciddi bilgi eksiklikleri olduğunu biliyor muydunuz.
Pelvik konjesyon sendromunun tıpkı bacaklardaki varis
hastalığı veya erkeklerde testis çevresinde görülen varikosele benzer.
Yani
o
bölgedeki toplardamarların çalışmasında bir sorun vardır ve kan kalbe doğru
ilerlemesi gerekirken geriye doğru kaçar. Damarları vücudumuzdaki otoyollara
benzetebiliriz. Dört şeritli bir otoyolun üç şeridinin tersine aktığını
varsayalım böyle olunca, bitmek bilmez bir trafik yoğunluğu yani "konjesyon"
gelişir. Pelvik konjesyon
sendromunda rahim, yumurtalıklar ve tüplerin etrafındaki toplardamarlarda
anormal bir basınç artışı ve genişleme olur ve bu durum kronik ağrılara
sebebiyet verir.
Karın alt bölgesindeki iç organlar
çevresinde toplardamar genişlemesi ve basınç artışı anlamına gelen "Pelvik Konjesyon Sendromu tanısı zor bir
hastalıktır.
Peki Pelvik konjesyon sendromu nedir?
Bu hastalıktaki ağrı ve diğer
şikayetlerin özellikleri nelerdir?
Ağrı künt ve kıvrandırıcı sancı tarzında
olabilir. Karın alt bölgesinde olabileceği gibi bele ve kasıklara da
yayılabilir. Bazı durumlarda sadece belde görülebilir. Mens dönemlerinde, cinsel ilişki
sonrası, gebelikte ve uzun süre ayakta kalınan yorucu bir günün sonunda ağrı
daha belirgin hale gelebilir.
Anormal kanamalar, idrar yaparken
yanma ve sık idrar yapma, vajinal akıntı veya eşlik edebilecek kasık veya dış genital bölgede varisler diğer olası
eşlik eden durumlardır.
Toplumdaki sıklığı nedir?
Bu hastalıkta çoğu zaman doğru
tanıya ulaşılamadığı için kesin rakamlar vermek çok gerçekten çok zor. Ancak
ABD başta olmak üzere batı ülkelerindeki istatistiklerden biliyoruz ki, kronik
karın ağrısı jinekoloji vizitlerinin %10-15'ini oluşturmaktadır. Bu
hastalardan en az %30'unun yani üçte birinde temel sebebin pelvik venöz konjesyon olduğunu gösteren çalışmalar
vardır. Yani nispeten çok sık olduğunu söyleyebiliriz.
Risk faktörleri nelerdir?
Tipik olarak doğurganlık
döneminde yani 45 yaş altında görülür. İki veya daha fazla gebelik öyküsü
bulunması, riski artırmaktadır. Hiç gebe kalmamış bir hastada pelvik konjesyon sendromunun çok nadir
görüldüğünü biliyoruz. Polikistik over hastalığı, bacaklarda dolgunluk
ve ödem ve hormonal bozukluklar diğer riskler arasında sayılabilir.
Tanı nasıl konulur?
Mutlaka tıbbi görüntülemeye
ihtiyaç vardır. Jinekolojik rahatsızlıklarda genellikle ilk başvurulan yöntem
ultrasonografidir. Ultrasonografiyi çoğu merkezde bizzat kadın doğum uzmanları
gerçekleştirmektedir ve hastayı bu konunun uzmanı olan radyologlara yönlendirmemektedirler.
Bu da ne yazık ki tanı almada problemlere yol açmaktadır. Ultrasonografi
esnasında bir takım özel manevralar yaptırılması veya incelemenin ayakta veya
oturur pozisyonlarda tekrarlanması bulguların saptanmasını kolaylaştırır. Yine transvajinal yolla yapılan ultrasonografi
bazı durumlarda daha iyi görüntüleme sağlayabilir.
Bilgisayarlı Tomografi (BT) veya
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) gibi yöntemlere problem çözücü olarak
başvurulabilir. Bazı hastalarda ise başka nedenlerle yapılan bu tetkiklerde, pelvik venöz konjesyon sendromuna ait bulgular
tesadüfen saptanabilir.
Tedavide neler
yapılabilir?
Tedavide tek kesin çözüm embolizasyon ile elde edilebilir. Embolizasyon dediğimiz yöntem genel tabiriyle
damar içinden yaklaşımla, damarların veya organın beslenmesinin veya kan
akışının kesilmesidir. Embolizasyonda toplardamarlar içinden sorunlu
bölgeye ulaşılır ve çeşitli yöntemlerle sorunlu damarın kan akışı engellenir.
Bu işlemi, bu konuda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip ve üst ihtisas eğitimini
tamamlamış girişimsel radyologlar başarı ile gerçekleştirebilir.
Tedavinin
başarı oranı nedir?
Yüzde 95 olguda işlem sırasında
sorunlu damarlara teknik olarak ulaşmak mümkündür ve bu hastaların da %85-90
kadarı işlemden yarar görürler.